21 Mart 2012 Çarşamba

YEŞİL LOJİSTİK VE TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ


YEŞİL LOJİSTİK VE YEŞİL TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ


             Günümüzde çevre kirliliği insanoğlunun neslinin tükenmesine yol açabilecek ana nedenlerden biri olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak insanlar arasında oluşan “çevresel duyarlılık” faktörü işletmelerin endüstriyel döngülerinin içerisinde çevre koruma bilincinin gelişmesini dayatmıştır. Bir işletmeyi yeşil politikalar uygulamaya teşvik eden ya da zorlayan güçlerden biri devlet gücü ve onunla paralel olarak giden yasalar, bir diğeri de çevresel anlamda yanlış yönetimsel yaklaşımlar sonucunda yaşayabilecekleri olumsuz finansal ve yasal sonuçlardır.

            Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında ekonomik ve teknolojik gelişmelere paralel olarak çevresel değerlerin bozulması veya yok edilmesi, toplumların gelişmesine rağmen, kıtlık, açlık, sera etkisi, küresel ısınma vb. sorunlara çözüm bulunamaması dikkatleri giderek artan seviyede çevre konularına çekmiş ve yeşil yönetim kavramı ortaya çıkmıştır.


               Çevresel yönetimde “Reaktif, Proaktif ve Değer Yaratıcı” olmak üzere üç yeşil yaklaşımdan söz edebiliriz. Reaktif yaklaşımda işletmelerde çevreye duyarlı uygulamalar minimum düzeydedir ve bu faaliyetlerin çoğu yasal mevzuatın yarattığı zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Proaktif yaklaşımda ise işletmelerin rakipleri arasında bir rekabet avantajı sağlama düşüncelerinden dolayı yeşil uygulamalara yöneldikleri görülür. Değer Yaratıcı yaklaşımları benimseyen şirketlerde ise yeşil politikalar benimsenmiştir ve buna bağlı uygulamalar tedarik zincirindeki tüm süreçlerde kabul edilir ve uygulanır. Bu üç yeşil yönetimsel yaklaşımın temel özellikleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.


Tablo 1. Yeşil yönetimsel yaklaşımların temel özellikleri

Reaktif Yeşil Yaklaşım

Minimum kaynak kullanımı
Geleneksel organizasyon yapısı
Bireysel inisiyatife dayanan sorumluluklar
Mevzuatlara ve yasal sorululuklara uymak için cevap stratejileri
Geri dönüşümlü ürünlerin tedariği
Geri dönüşebilen ürünleri etiketleme

Proaktif Yeşil Yaklaşım

Minimum kaynak kullanımı
Üst yönetim kararları
Fonksiyonel yaklaşım
Çevre politikalarına yönelmek
Çevre denetimi yapmak
Geri dönüştürülebilir ve yeniden kullanılabilirlik girişimlerinin başlaması
Yeşil parça ve yeşil ürünlerin tasarımı

Değer Yaratıcı Yeşil Yaklaşım

Çevre yaklaşımlı stratejik kararlar
Tedarik zinciri uygulamaları
Sistematik çevre dostu uygulamalar
Esnek modeller
Demonte edilebilir, geri dönüştürülebilir, yeniden kullanılabilir ürünler tasarlama
Çevresel yaşam döngüsü analizi
Süreç, ürün ve hizmet değerleme
Tedarikçilere atık azatlımı ve çevreye duyarlılık için kararlar sunma ve takip etme


   
            Günümüzde işletmelerin olmazsa olmazı konumunda olan ve tüm iş süreçlerinin kalbinde yer alan Lojistik Yönetimi; “Tedarik zinciri kanal yapısı içerisinde görev yapan tüm aktörler (satıcı, aracı, lojistik hizmet sağlayıcıları, tedarikçi, üretici, dağıtıcı, toptancı, perakendeci, tüketici vb.) arasında, her türlü ürünün, malzemenin, kaynakların (hammadde, yarı mamul, mamul, alt montaj parçaları, malzeme ve son ürün vb.), hizmetin ve bilgi akışının, başlangıç noktasından (kaynağından) bitiş/tüketim noktasına kadar (tersine lojistik ve tedarik zinciri) olan her iki yöne doğru olan hareketinin en optimal ve en verimli şekilde, tüm yönetim süreçlerini (karar verme, planlama, koordinasyon, eşgüdüm, uygulama, değerlendirme/denetim ve etkileme/motivasyon) kapsayacak şekilde stratejik, taktik ve operasyonel seviyelerde yönetilmesidir.

            İşletmeler karlılık amaçlı var olan canlı organizmalar olduklarından iş süreçlerinde minimum maliyeti ve bununla doğru orantılı olarak da maksimum karlılığı hedefleyerek, hem bir rekabet gücü elde etmek hem de yollarına devam etmek zorundadırlar. Bunu yaparken de stratejik seviyede belirli kararları alırlar ve stratejiler oluşturarak uygulamaya koyarlar. Bu stratejilerin başında işletmelerde yeşil gücü oluşturan çevre yönetimi konsepti ve politikaları kapsamında, çevre dostu olma ve çevreyi koruma uygulamaları gelmektedir. Bu gün işletmeler tarafından bu uygulamaların hayata geçirilmesinde kullanılan en iyi yollardan (araçlardan) bir tanesi yeşil lojistik ve yeşil tedarik zinciri yönetimi uygulamalarıdır.

            Yeşil Lojistik, çevreye en az zarar verecek şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla lojistik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ölçmek ve bu etkileri en aza indirgemeye çalışmaktır.             

             Çevre yaklaşımlı stratejik kararların alınması ve uygulanması işletmelerin gücünü arttırır ve rekabet avantajı sağlar. Çünkü çevre duyarlılığı direkt olarak müşteriye hitap eden bir kavramdır ve müşteri memnuniyeti günümüzde işletmeler tarafından ele alınması gereken en önemli konuların başında gelmektedir. Stratejik kararlarla uygulamaya konacak olan yeşil lojistik uygulamaları kısa vadede işletme için fazladan maliyetlere yol açacak olsa bile uzun vadede yaratacağı müşteri memnuniyeti ve buna bağlı olarak müşteri gücünün işletmeden tarafa kayması sonucunda işletmelerin karlılığını ve pazar paylarını artıracak ve diğer işletmeler arasında rekabet avantajı sağlayacaktır.

                Yeşil lojistik uygulamalarına örnek verecek olursak;

·        Ürünlerin küçük gruplar halinde nakliyesinden ziyade daha büyük gruplar halinde taşınması,

·        Üretim ve sevkiyat için alternatif çevre dostu yakıtlı araçların kullanılması (LPG, CNG vb.),

·        EURO 5’ e sahip araçların kullanılması (çevre dostu motorlu araçlar),

·        Araçlara gürültü ve ses önleyicilerin takılması,

·        Çevre dostu verimli ulaşım ve dağıtım sistemlerinin kullanılması,

·        Genel paketleme işlemlerinin ve kullanılan malzemelerin azaltılması,

·        Paketlemeler plastik malzeme yerine geri dönüşümlü malzemelerin kullanılması,

·        Sürdürülebilir bir şekilde saf (karışımsız) ürünlerin kullanılması,

·        Çevre dostu geri dönüşüm,

·        Personelin bilişsel ve duyuşsal alanda eğitilmesi,

·        Müşterinin bilinçlendirilmesi,

·        Tersine lojistik programlarının teşvik edilmesi vb. sıralayabiliriz.

           

            Günümüzde doğru ve ters yönlü tedarik zincirinin etkin, verimli ve çevre dostu olarak yönetilmesi, zincirdeki her halkanın eş zamanlı ve anlık kontrolünün yanı sıra, tersine lojistik ve yeşil lojistik uygulamaları olmadan mümkün olmamaktadır.  Tedarik zinciri yönetimi kavramına “yeşil” sıfatının eklenmesiyle değeri ve kapsamı genişletilmiş ve zincirin her bir basamağında çevre duyarlılığını içerecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.


            Yeşil tedarik zinciri yönetimi ile yeşil lojistik yönetimi paralele işleyen iki eş zamanlı değer ve fayda yaratma süreci olup, bu süreç de yer alan birkaç önemli yeşil güç uygulaması aşağıda belirtilmiştir;


            Yeşil Satınalma: İşletmelerin satınalma faaliyetlerinde yeşil yaklaşım politikaları ve yeşil stratejilerine göre hareket etmesidir. Yani üretimde kullanacakları hammadde ve alt montaj parçalarından paketlemede kullanılacak malzemelere kadar geri dönüştürülebilir, yeniden kullanılabilir yada geri dönüşümü yapılmış malzemelerin satın alınması faaliyetlerini içerir. Bunun dışında üretimde kullanılacak makine ve cihazların alımlarında da çevreye daha az zarar verecek atık üreten ve daha az enerji harcayan teknolojiler tercih edilmelidir. Tedarik zincirini birinci, ikinci ve üçüncü kademe tedarikçileri de içine alan bir bütün olarak düşünecek olursak tedarikçilerin de bir bütünsellik anlayışı içinde çevreye duyarlılıkları takip ve kontrol edilmelidir.


           Yeşil Üretim: Ürün tasarımı ve üretim süreçlerinin çevreye duyarlı olarak yapılmasıdır. Temel amacı ürünlerin tasarım aşamasından itibaren geri dönüşüm, yeniden üretim ve tekrar kullanım olanaklarının ele alınmasıdır. Ayrıca işletmelerin üretim esnasında atık oluşumunu, enerji ve hammadde kullanımını azaltacak şekilde bir uygulamaya gitmeleri gerekmektedir. Örneğin üretim esnasında ortaya çıkan atıklardan enerji elde eden ve bu enerjiyi tekrar üretimde kullanan işletmeler mevcuttur. Yeni nesil yeşil üretim anlayışı çerçevesinde bugün üretime yönelik Just-In-Time III ve Just-In-Time Lojistik III uygulamaları geliştirilmiştir.


            Yeşil Dağıtım: Tedarik zincirinde ve lojistik yönetiminde optimal dağıtım ağının oluşturulması, hem dağıtım maliyetlerini minimize edecek hem de azalan mesafelerle birlikte taşıma yapan araçların ortaya çıkardığı kirliliği minimum düzeye indirgeyecektir. Bunun dışında taşımada kullanılacak araçların çevreye duyarlılığı ve kullanılan yakıt cinsi de burada etkili bir rol oynamaktadır.

            Yeşil Paketleme: Ürünlerin paketlenmesinde kullanılacak malzemelerin çevre dostu malzemeler olması gerekmektedir. Paketlemenin geri dönüşümlü olarak tasarlanması işletmenin ekonomik ve lojistik performansını olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca paketlemelerin verimli bir şekilde yapılması (boyut, şekil) paketlemede kullanılan malzemeyi azaltacak ve taşıma faaliyetlerinde azalmayı sağlayacaktır. İyi paketleme sayesinde araçlar en iyi şekilde yüklenecek, sefer sayıları, yakılan yakıt miktarı azalacaktır.


          Tersine Lojistik: Bitmiş (son) ürün, hammadde, yarı mamul veya envanterdeki malzemelerin ve bunlara ilişkilin bilgilerin müşteri beklentilerine cevap vermesi veya uygun koşullarda bertaraf edilmesi (yenileme, yeniden üretim, geri dönüşüm, tekrar satış, bakım ve tamir) maksadıyla, kullanım noktasından başlangıç veya üretim noktasındaki depolara maliyet etkin ve verimli bir şekilde geriye doğru akışının sağlanması ve buna ilişkin hizmetin yönetimi sürecidir.



            Tersine lojistik faaliyetleri ve tersine tedarik zinciri faaliyetlerinin etkin, verimli, çevre dostu ve değer yaratıcı bir yapıda gerçekleşmesi entegre ve iş birlikçi bir anlayışı gerekli kılar.  Bu gereklilik, üretim noktasında (tesisinde) bulunan depolara çeşitli nedenlerle iade edilen son (bitmiş) ürünlerin, burada yapılacak kalite kontrol, muayene, test ve analizleri sonucu stratejik bir konuma dönüşür. Bu nedenle üretim noktasında (tesisinde) bulunan depo tesisleri ve depo yönetimi yeşil tedarik zinciri sürecinin ana merkezini oluşturur. Bu bağlamda bu depolardaki yönetim, işletmenin yeşil politikalar ve stratejiler kapsamında tersine ve iade işlemler sonucu burada bulunan son ürünlerin akibetine ilişkin, kritik kararların verildiği bir rasyonel ve stratejik yeşil karar verme sürecini de kendine misyon (görev) edinmiştir. Söz konusu bu kritik kararlara ilişkin birkaç örnek aşağıda yer almaktadır;



Geri Dönüşüm: Kullanılmış ürünlerin, bileşenleri ve komponentlerin bütün halde veya demonte edilerek bir takım işlemler sonucunda geri dönüşmüş ürünler elde edilmesidir. Burada orijinal malzeme özelliklerini ve fonksiyonelliğini yitirmekte ve geri dönüşmüş ürün tamamen başka bir ürün olarak ortaya çıkmaktadır.

Yeniden Kullanım: Kullanılmış ürünün, malzemenin, bileşenin, aynen yeniden satılması, dağıtılması, kullanılması sürecidir. Ürün tüm özellik ve fonksiyonelliğini korumakta ancak değerinde azalmalar meydana gelmektedir.


Yeniden Üretim: Kullanılmış ürün, malzemelerin kontrol edilerek evsafını yitirmiş olan parçalarının yenileriyle değiştirilerek aynı ürün/malzemenin meydana getirilmesi sürecidir. Bu durumda da orijinal ürün özelliklerini ve fonksiyonelliğini aynen korumaktadır.


Bertaraf Etme: Yok edilmesi gereken ürün/malzemelerin ve bunlara ait parçaların, üretim esnasında oluşan zararlı atıkların çevreye zarar vermeden ortadan kaldırılması (yakma, gömme vb.) faaliyetleridir.



            Sonuç olarak; günümüzde küreselleşme sonucu ortaya çıkan, zorlu ve çetin rekabet ortamı, çevre yasaları ve mevzuatı, müşteri gücü, işletmelerin sosyal ve toplumsal sorumluluk faaliyetleri gibi etmenlerden dolayı işletmelerin yeşil yönetimsel yaklaşımları ele almaları, bunlara bağlı olarak oluşturacakları stratejik seviye kararları ile doğru yönlü veya ters yönlü lojistik yönetiminde ve tedarik zincirinin her halkasında uygulamaya koymaları ve çevre duyarlılığı konusunda işletme bilincini giderek artan seviyede oluşturmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. İş dünyası, sektörler, işletmeler ve lojistik hizmet üreten firmalar üretim ve yönetimsel süreçlerde çevreye duyarlılık gibi hassas ama bir o kadar da değer ve fayda yaratan uygulamalara yönlenmeli, konuya ilişkin politika ve stratejiler geliştirmeli ve kendilerini daima gelişime ve değişime açık tutmalıdırlar.




                                                                                                         


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum ve önerilerinizi bekliyoruz.