lojistik politikalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lojistik politikalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2013 Pazartesi

AB’NİN LOJİSTİK POLİTİKALARI VE LOJİSTİK BAKIŞ AÇISI



AB’NİN LOJİSTİK POLİTİKALARI VE LOJİSTİK BAKIŞ AÇISI

                   
 
                   ‘Avrupa Birliği’nin Ulaştırma Politikası’, genel hatlarıyla ulaşım sektöründeki AB standartlarını yansıtmaktadır. Bu standartlar AB vatandaşlarının kamu hizmetleri alanındaki sosyal hak ve özgürlüklerini korumayı amaçladığı kadar,  AB içerisindeki ekonomik rekabetin korunması, dengeli ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için de önem  taşımaktadır.

            AB  Ulaştırma  Politikası,  tek  pazarın  düzenli  işlemesi  ve  gelişmesine  katkıda  bulunmasının  yanı sıra, ekonomik ve  sosyal bütünleşmenin kuvvetlendirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Zaman içinde fiderek artan   trafik sıkışıklığı,  hizmetlerin kalitesindeki bozulma, çevreye   verilen zarar, güvenliğin tehlikeye atılması ve bazı bölgelerin izole edilmesi ulaşım konusunda yeni faaliyetleri gerekli kılmıştır. AB’ nin ulaştırma politikasını maddeler halinde incelememiz gerekmektedir:

 
            AB neden bir Ortak Ulaştırma Politikası geliştirmeye gerek duymuştur?

            Ulaşım   sanayi,   AB   içerisinde   önemli   bir   konuma   sahiptir.   Ulaşım   sektörü  AB   GSYİH’sının %7’sini, istihdamın %7’sini, üye ülke yatırımlarının %40’ını ve enerji tüketiminin %30’unu oluşturmaktadır.  Topluluk  içi  trafikte  son  20  yılda,  ortalama  olarak,  mallar  için  yılda  %2.3, yolcular için ise %3.1  düzeyinde bir talep artışı meydana gelmiştir.

          Tek  Pazarın  tamamlanması,  özellikle  sınırların  kaldırılması  ve  deniz  taşımacılığının serbestleşmesi  gibi  Topluluk  ekonomisinin  liberalleşmesi  yönünde  atılan  önemli  adımlar  bir Ortak Ulaştırma Politikası oluşturma ihtiyacını kaçınılmaz kılmıştır. Bu adımlar talep edilen büyümenin devamı açısından, ayrıca tıkanıklık ve pazar  doyma  payı gibi problemlerin aşılması bakımından önem  teşkil etmektedir.

           Ancak, ulaşımın liberalleşmesinin önünde çeşitli kısıtlamalar da bulunmaktadır:

 Sosyal kısıtlama: Hizmet sağlama özgürlüğünün ulusal yasalar tarafından aynı titizlikle uygulanmamasından kaynaklanır. Hizmetlerin serbestleşmesi, Topluluk içindeki ülkelerin, hizmetleri ve niteliklerini yöneten kurallarının da uyumunu gerekli kılmaktadır.

 Ekonomik kısıtlama: Ulaşım teşebbüslerinin, altyapı yatırımlarına sermaye sağlamaması durumudur. Bu konu  özellikle karayolu ulaşım sektörü için önemlidir. Tedbirler alınırken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta  ise düzenlenecek olan demir yolu ulaşımının şu  anki dağınık taşımacılık yapısına son verecek  nitelikte olması gereğidir.

   Rota  garanti  kısıtlaması:  Çevresel  (ada)  ve  merkezi  (ana   kıta)  alanlar  arasındaki  ulaşım ağlarının işleyişine engel oluşturmayacak rekabetçi ortamın yaratılmasını içerir.

 
            AB Ulaştırma Politikasının temel amaçları nelerdir?

            Zaman  içinde gittikçe artan  trafik sıkışıklığı, hizmetlerin kalitesindeki bozulma, çevreye  verilen zarar,   güvenliğin  tehlikeye  atılması  ve  bazı  bölgelerin  izole  edilmesi  ulaşım  konusunda yeni faaliyetleri gerekli kılmıştır. Avrupa Birliği’nin Aralık 1992’de yayımladığı ulaşım üzerine Beyaz Kitabın   amaçları   arasında;   ulaşım   türleri   arasındaki   dengenin   değiştirilmesi,   yasalardaki tıkanıkların giderilmesi, kullanıcıların ulaşım politikasının merkezine yerleştirilmesi ve  ulaşımın giderek küresel bir nitelik kazanması yer almıştır. 2001  yılında yayımlanan ve EK’ te sunulan ikinci Beyaz Kitap ile ise, Ulaştırma pazarının serbestleştirilmesi sonrası oluşan ek sorunlar ele alınmış ve genişleme sonrası için yeni öneriler getirilmiştir. Beyaz Kitaba ilişkin genel bir bilgi verilecek olursa;

             Avrupa Komisyonu, 2001 yılında ulaştırma alanında rekabet ortamına uyum sağlayabilmek amacıyla “Beyaz Kitap: 2010 Ulaştırma Politikalarını” imzalamıştır. İlk kez tüketici ihtiyaçlarının stratejilerin temeline yerleştirildiği Beyaz Kitap halen Avrupa Birliği’nde ulaştırma politikalarını belirlemektedir. Ulaştırma sıkıntılarına yönelik 60 önlemin geliştirildiği Beyaz Kitap’ta önlemlerin birincisi demiryollarını, denizyollarını ve iç su yollarını canlandırarak ve bunların arasında bağlantılar kurarak , havayolunun da kontrollü büyümesini sağlayarak 2010 yılına kadar ulaştırma türleri arasındaki dengeyi oluşturmaktır. Diğer önlemler ise şu eksenlerde sıralanabilir: taşımacılıkta koridor anlayışının benimsenmesi, güvenli ve çevreye duyarlı ulaşım imkanlarının tercih edilmesi, lojistikte teknoloji ve altyapı yatırımlarına ağırlık verilmesi ve yük taşımacılığında bürokratik işlemlerin azaltılmasıdır.  Beyaz Kitabın temel esasları:


a) Tasıma türleri arasında dengeli dagılımın gerçeklestirilmesi

b) Tasımacılıkta darbogazların ortadan kaldırılması

c) Kullanıcıların tasıma politikalarının merkezine getirilmesi ve

d) Küresel tasıma yönetimi olarak belirlenmiştir.

 

a) “Tasıma türlerinin dengeli dagılımı” baslıgı içerisinde;

-Rekabetin düzenlenmesi.

            • Karayolu tasıma sektöründe kalitenin gelistirilmesi, teknik ve hukuki altyapıların gelistirilmesi, kontrol ve cezaların sıkılastırılması.

            • Demiryolu tasımacılıgının canlandırılması, ulusal (iç) pazarın demiryolu tasımacılıgı ile entegrasyonu, demiryolu altyapısının optimum kullanımı ve bu tasıma türündeki hizmetlerin modernizasyonu.

            • Havayolu tasımacılıgında büyümenin kontrolü, havalimanlarının kapasitesi ve kullanım biçimlerinin gözden geçirilmesi, güvenlik standartlarının sürdürülmesi, havayolu tasımacılıgında büyüme ve çevre arasında denge saglama.

-Tasıma türlerinin birbirine baglanması.

• Denizyolu, iç su yolu ve demiryollarının entegrasyonu

• Deniz-karayolu birlesimli hatların gelistirilmesi

• Yenilikçi hizmetlerin sunumu

• İntermodal hizmetlerin iyilestirilmesi: Yeni Marco Polo Programı

• Teknik düzenlemelerin yaratılması

• Esyaların tasıma türleri arasında dolasımının kolaylastırılmasına yönelik projeler

• Konteyner ve swap body’lerin standardizasyonu.


b) “Tasımacılıkta darbogazların elemine edilmesi” baslıgı içerisinde;

-Ana güzergahların yeniden ele alınması.

• Multimodal tasıma koridorlarında esya tasımacılıgına öncelik verilmesi.

• Yüksek hızlı yolcu tasıma sebekeleri

• Trafik kosullarının iyilestirilmesi

• Temel altyapı projeleri

• Alp güzergahlarının tamamlanması

• Pireneler boyunca geçislerin kolaylastırılması

• Yeni öncelik projelerinin meydana getirilmesi

• Tünel güvenlik düzeylerinin artırılması.

-Tasımacılık projelerinin finansmanı.

• Kamu bütçelerinin sınırlandırılması

• Özel sektör yatırımlarının saglanması

• Yenilikçi yaklasımların ortaya çıkarılması: Fon havuzlarının olusturulması.

c) “Kullanıcıların tasıma politikalarının merkezine getirilmesi” baslıgı içerisinde;

• Güvensiz yolların rehabilitasyonu

• Yıllık trafik kaza oran ve dagılımlarının artmasının önüne geçilmesi

• Karayolu trafik cezalarının harmonizasyonu

• Karayolu güvenligi için yeni teknolojilerin gelistirilmesi

• Tasımacılık ve insan iliskisi üzerinde durulması

• Kullanıcı hakları, kullanıcı sınırlarının belirlenmesi

• Kamu hizmetlerinde yüksek kalitenin olusturulması

• Kent trafiginin rasyonellestirilmesi.

d) “Küresel tasıma yönetimi” baslıgı içerisinde;

• Tüm tasıma türlerinin dogu-batı, kuzey-güney eksenlerinde entegrasyonu

• Mevcut altyapıların rekabet avantajı getirecek hale dönüstürülmesi için planlama çalısmaları

• Demiryolu sebekelerinin iyilestirilmesi

• Avrupa denizyolu tasımacılıgının güvenlik düzeyinin artırılması

• Avrupa Birligi’nin tasımacılık alanında uluslararası kurum ve kuruluslarda tek kimlik altında temsil edilmesi ve menfaatlerine uygun politikaların saglanması.




 

TRACECA PROJESİ VE TÜRKİYE


TRACECA PROJESİ VE TÜRKİYE

           
            ÜYE ÜLKELER AÇISINDAN TRACECA
          

            Üye ülkeler çok modlu TRACECA rotasına, Avrupa pazarına açılmada ilave bir bağlantı olarak ve de küresel ticarete entegre olma açısından stratejik bir önem vermektedir. Ayrıca TRACECA Programı anlaşmalarda transit ücretlerini rekabetçi seviyede tutarak, hükümetler ve ulaştırma sektörü arasında yakın bir işbirliği ve bağlantılar yaratmış ve de sınır geçişleri prosedürlerini kolaylaştırmıştır. TRACECA koridorundaki, batı-doğu yönünde en kısa, potansiyel en hızlı ve en ucuz kara ulaştırması bağlantısı olmasından dolayı, yük taşımacılığındaki artış nakliyecilerin bu rotaya ilgisini göstermektedir.

  •            Ulaştırma, kalkınma ve entegrasyon aracı olarak TRACECA’nın bugün hareket noktaları daha güçlüdür:

  •             Bütün Avrupa ülkeleri bölgeler arasındaki ticareti yükseltmek için TRACECA üye ülkeleri ile yaşayan bir bağlantıya ilgi duymaktadırlar.

  •             Birçok TRACECA ülkesi kara ile çevrili olup, bunlar ulaştırma ve ticareti kolaylaştırmaya dayalı anlaşmalar ve ortak politikalar sayesinde dünya pazarına TRACECA bölgesinden ve sularından yararlanarak girebilmektedirler.

  •             Ulaştırma alanındaki ortak politikaları ve ticareti kolaylaştırma ile ehemmiyeti ve güvenliği geliştirmek için TRACECA bölgesinde yeterli ölçüler alınmış ve uygulanmıştır.

  •             AB ( ve diğer bağışçılar) bölgesel konulu projelerden haberdar olmak için IGC’nin (TRACECA Hükümetlerarası Komisyonu) desteğine ihtiyaç duymaktadır ve de Daimi Sekreterlik yeni bütçe çizgileri çerçevesinde destek verebilecek en iyi adrestir.

  •             Yeni üye başvuruları, yüksek orandaki TRACECA internet sayfası ziyaretçileri, üçüncü ülkelerin PS’den sayısız istekleri, dünya çapında basında yer alan TRACECA raporları hükümetler arası kuruluşun çekiciliğinin, yaşanılabilirliğinin ve de etkinliğinin kanıtıdır.

                  TRACECA’nın bölgedeki gücü ve etkisi, düzenlenen bölgesel konferanslarla ve seminerlerle, IFI programı ile yakın ilişkisiyle, TRACECA danışmanlığı ve direk yatırım projeleri ve de ticari nakliyatçıların koridoru kullanmaktaki artışı ile görülebilmektedir.     

                  TRACECA sayesinde, üye ülkelerin hızlı ve ucuz taşımacılık faaliyetleri ile ticaret hacimlerinde genişleme görülmüştür. Küreselleşen dünyada TRACECA’nın stratejik önemi gelişmekte olan ülkelerin de dikkatini çekmiştir. Bu fırsatlardan yararlanmak isteyen Türkiye de üyelik girişimlerine başlamıştır.

 

            TÜRKİYE’NİN TRACECA’YA ÜYELİĞİ
  

            Türkiye, başlangıçta projeye dahil edilmemiş, ticaret hattı olarak AB, ulaşımın Bulgaristan’a Gürcistan üzerinden Rusya ve Türkiye olmaksızın sağlanmasını amaçlamıştır. Ancak Türkiye daha sonra MLA’ya taraf olarak koridorun güzergahını Londra-Bulgaristan-İstanbul-Ankara-Gürcistan olarak değiştirmiştir. Türkiye, 8 Eylül 1998 tarihinde imzaladığı MLA’yı 24.10.2001 tarihinde onaylamıştır. 24-25 Nisan 2002 tarihlerinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleştirilen TRACECA Hükümetlerarası Komisyonu’nun (IGC) Bakanlar Konferansı’nda, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın TRACECA Programı’na dahil edilmesi kabul edilmiştir. Bu üç ülkenin de tam üyeliğinden sonra TRACECA haritası Türkiye’yi de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Türkiye açısından transit geçişlerde karşılaşılan en önemli sorunlar; yol vergilerinin ve geçiş ücretlerinin yüksekliği, sınır kapılarında uzun süreli beklemeler, gümrük işlemlerinin yavaş ve rasyonellikten uzak olması, bazı kavramların ülkeler arasında farklı kullanılması ve yolların yetersizliğinin yanısıra bakım ve onarımın yapılmaması, yolların geçiş emniyetinin az olması olarak sıralanabilir.

               Türkiye’nin TRACECA’ya katılmasıyla ikili ilişkilerinin artacağı, sorunların çözüleceği ve üçüncü ülkelerle ilişkilerin daha da artacağı görüşü hakimdir.

 

            TRACECA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

       

            Bilindiği gibi, TRACECA, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerini Kafkasya ve/veya Karadeniz üzerinden Avrupa'ya bağlanmasını sağlamak amacıyla Avrupa Birliği tarafından oluşturulan bir Doğu-Batı koridorudur.

            Türkiye, Romanya ve Bulgaristan'ın programa tam üyeliği deklare edildikten sonra, TRACECA haritası/şebekesi Türkiye de içinde yer alacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.

            Aralık 2002 tarihinde Barış TOZAR Türkiye TRACECA Ulusal Sekreteri olarak atanmıştır.

            Ocak 2003 tarihinde, Ulusal Sekreterin girişimi ve çabaları sonucunda, kendisinin başkanlığında, Ulaştırma Bakanlığı'nda TRACECA Ulusal Sekretarya'sı Bürosu kurulmuştur. Haftada bir gün büroda çalışmak üzere ilgili Kuruluşlardan (Demiryolları, Kara Ulaştırması, Denizcilik Müsteşarlığı ve UND) temsilciler görevlendirilmiştir. Oluşturulan söz konusu grup, Dışişleri Bakanlığı'nın da desteğiyle, Ulusal TRACECA faaliyetlerine bir ivme kazandırmış, ulusal görüş ve politika oluşturulmasına etkin bir katkı sağlamıştır. Bu çabaların sonucunda, IGC TRACECA toplantılarında Türkiye, önceki dönemlerle mukayese edildiğinde, saygın bir konuma gelmiştir.

             Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Başkanlığında daha önce kurulan TRACECA Ulusal Komisyonu, üyelerini bazılarının görevden ayrılması nedeniyle, yeniden oluşturulmuştur.

              Bu dönemde önemli bir gelişme olarak, Ulusal TRACECA Web sitesi oluşturulmuş ve yeni gelişmelere paralel periyodik olarak güncelleştirilmektedir. Böylece, TRACECA bünyesinde yürütülen ulusal ve uluslararası faaliyetlerin kamuoyu ile paylaşılması sağlanmıştır. Üniversite ve diğer bazı kuruluşlardan, ulaştırma koridorlarına ilgi duyan veya araştırma yapan birçok kişi TRACECA bürosunu ziyaret ederek kendilerine detaylı bilgi sağlanmıştır. TRACECA hakkındaki son gelişmeleri ve projenin geldiği nokta bu siteden öğrenilmektedir. Sitede projenin Türkiye’de yarattığı önemli role de yer verilmektedir.

              Projede Türkiye, Avrupa'nın Orta Asya ve Kafkasya’ya ulaşımı için olanaklar sunması bakımından merkezi bir rol oynamaktadır. Bu kapsamda, TRACECA ulaştırma koridorunun Asya-Avrupa bağlantısını sağlayacak kolu olan Kars-Tiflis-Bakü demiryolu projesi, Başbakan Tayyip Erdoğan, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Şaakaşvili ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından Şubat 2007’de Tiflis’te imzalandı.

            Tarihi "İpek Yolu"nu demiryolu ağlarında yeniden canlandıracağı için "İpek Demiryolu" olarak nitelenen proje, batıda boğaz geçişli Marmaray demiryolu tüneliyle Avrupa demiryolu ağına, doğuda da Kazakistan ve Çin demiryolu hatlarına bağlanacaktır. En geç üç yıl içinde 400 milyon dolar harcanarak gerçekleştirilecek proje tamamlandığında, İngiltere’den hareket eden bir trenin kesintisiz bir biçimde Çin’e kadar gidebilmesi öngörülmektedir.

            Uluslararası ulaştırma ve enerji koridorları üzerinde yer alan Türkiye, lojistik ve ulaştırma yapısını bu konumuna uygun olarak yeniden yapılandırabilmesi halinde bölgede önemli bir lojistik üs konumuna gelecektir. Türkiye'nin lojistik üs olma hedefine ulaşabilmesi için deniz, kara, hava ve demiryolu taşımacılığı sektörlerinde özellikle TRACECA gibi projelerdeki aktif rolünü sürdürmesi önem arz etmektedir. Bu projeler ülkenin yurtdışı bağlantılarını güçlendirirken, yurt içinde demir yolu ve deniz yolları ulaşımı bağlantılarını iyileştirip, limanların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayarak, taşımacılığın etkinliğini de arttıracaktır. Küresel bir aktör olma yolundaki Türkiye'nin bu projeler ile ulaştırma sektörüne yaptığı yatırımlara hız kazandırması, ülke içi taşımacılığı dengeli bir şekilde yeniden yapılandırması önemli görünmektedir. Avrupa ulaştırma ağı, yeni oluşan Kafkas ve Orta Asya pazarlarına erişmesi halinde anlamlı ve işlevsel olacaktır. Bu noktada Türkiye, Orta Asya ve Kafkaslara ulaşım için Avrupa'ya olanaklar sunması bakımından merkezi bir rol oynamaktadır. Türkiye, üç kıtanın birleşme noktasındaki ayrıcalıklı coğrafi konumundan dolayı uluslararası taşımacılık için büyük potansiyel arz etmektedir. TRACECA projesinin tamamlanması ile demiryolu ve karayolu bağlantıları olan limanlardaki ana nakliyat merkezleriyle Türkiye, Avrupa-Asya yük trafiğinde merkezi bir üs olarak kullanılacaktır. Türkiye’nin, denize kıyısı olmayan ülkelere geçişte köprü olması nedeniyle önemli rolü vardır. Ayrıca Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin kalkınmalarına yardımcı olmaktadır.

            Söz konusu proje, öngördüğü ulaştırma koridorları ile denize çıkışı olmayan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin uluslar arası pazarlarla bütünleşmelerini sağlayacak önemli bir aşamayı teşkil etmesinin ve bu çerçevede bölgedeki ekonomik büyümeye kayda değer bir katkı yapacak olmasının yanısıra, söz konusu devletlerin siyasi ve ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirecek ciddi bir katalizör olması bakımından da büyük önem arz etmektedir.

            Bu çerçevede Türkiye'nin, Bakü’de Gülistan Sarayı'nda gerçekleştirilen Zirve sırasında, TRACECA yol koridoru ile Pan-Avrupa ulaşım ağı arasındaki bağlantının en verimli şekilde sağlanmasına yönelik olarak yürüttüğü projeler hakkında verdiği bilgiler, ayrıca gerek üretici gerek tüketici ülkeler için acil bir gereksinim olan petrol ve doğal gaz nakil hatları bakımından, Hazar-Akdeniz boru hattının bölge ülkeleri ve enerji güvenliği açısından arz ettiği avantajlar konusunda yaptığı açıklamalar ve belki de en önemlisi, birlikte yaşama ve çalışma ruhuna dayalı olarak ortaya koyduğu vizyon, Türkiye’nin bu hayati rolünü bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir.

            Sonuç olarak, ülkemizin de aktif bir şekilde yer aldığı projenin bölgesel işbirliğine ve istikrara yapacağı katkı çok büyüktür. Proje bu niteliğiyle, bölgemizdeki çatışmaların kaynağını oluşturan uyuşmazlık noktalarını ortak menfaatlerin potasında eritecek, ekonomik büyüme ve sosyal anlayışın gelişmesini sağlayacak ve böylece tarihi İpek Yolu’nun 21. yüzyılda küresel barışın yol haritası olması sonucunu doğuracaktır.

            Geçmişte kervanların Doğu’nun zenginliklerini Batı’ya taşıması gibi, şimdi de Avrasya Koridoru barışı ve huzuru Orta Asya’ya ve Kafkaslara taşıyacak ve medeniyetler arası anlayışı yayacaktır. TRACECA Zirvesi bu yolda atılan önemli bir adımdır.

            Gerçekten, tarihi İpek Yolu'nun sadece Doğu’nun baharatı ile ipeğini Batı’ya taşımadığı, aynı zamanda Doğu uygarlığı ile Batı medeniyeti arasında bir kültürel değişim köprüsü olduğu da göz önünde tutulduğunda, küreselleşme yönünde büyük dönüşümler yaşayan günümüz dünyasının ekonomik, siyasi ve teknolojik şartları karşısında, TRACECA projesinin bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasında oynayacağı rol göz ardı edilemez.

            Bu bağlamda, asırlar boyunca tarihi İpek Yolu’nun güzergahı üzerinde önemli bir yer tutan, ancak bundan daha önemlisi, Soğuk Savaş sonrası gelişmeler ışığında, gerek ekonomik, gerek sosyal, gerek siyasi bakımdan 21. yüzyılın en dinamik coğrafyasını teşkil etmeye aday Avrasya'nın kalbinde bir cazibe merkezi olarak duran Türkiye’nin de böylesine önemli bir projenin dışında kalmasını düşünmek mümkün değildir. Türkiye’nin bu özellikleriyle TRACECA idealine önemli bir katkı yapacağı aşikardır.

            Gerçekten de, İpek Yolu güzergahı üzerindeki ülkeler arasında en büyük karayolu taşıma filosuna sahip olan Türkiye, denize kapalı Orta Asya ve Kafkas ülkelerinin Karadeniz ve Akdeniz limanları ile tüm Avrupa ve dünya pazarlarına bağlanmasında kilit bir rol oynayacağı gibi, bölgedeki enerji kaynaklarının tüketici pazarlara taşınmasında da stratejik bir işlev görecek, ayrıca, hem Doğulu hem de Batılı kimliğini, sahip olduğu demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti çerçevesinde uyumlu bir senteze dönüştürebilmiş olmasıyla da, bu iki farklı dünyanın felsefe, fikir ve anlayışları arasındaki yaşayan bağlantıyı oluşturacaktır. TRACECA’nın, Türkiye ile ilişkilerinde ekonomik ilişkilerin dışında sosyal ve kültürel etkileri de görülmektedir. Projenin, makro ekonomik verilerde sağladığı katkılardan da bahsetmekte fayda vardır.

 

              TRACECA Projesinin Türkiye’ye Olası Etkileri

           
            TRACECA projesinin, Türkiye’yi; ulaştırma sektörü, yabancı yatırımlar, turizm sektörü ve bölgesel kalkınma açısından etkilemesi beklenmektedir.

            Proje kapsamında Türkiye’nin de yer aldığı teknik destek projeleri sayesinde uluslar arası karayolu taşımacılığı önemli ölçüde rahatlayacaktır. Çünkü; sınır geçişleri kolaylaştırılacak, sınırlardaki gecikmeler en aza indirilecek, yolsuzluklar önlenecek, transit ücretler indirilecektir. Ayrıca hızlandırılan demiryolu yatırımları sayesinde ulaştırmanın karayolu-demiryolu ana sistemleri arasında daha dengeli olarak yapılması sağlanacaktır. Samsun ve İstanbul limanlarının altyapısının yenilenmesi ve AB standartlarına uygun hale getirilmesi sağlanacaktır.

            TRACECA projesi, tüm bölge ülkeleri için olduğu gibi Türkiye için de yabancı sermayeyi ülkeye çekecek bir katalizör görevi üstlenmektedir. Proje kapsamında yapılacak altyapı çalışmalarında AB, ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin yatırımları ülkeye yönelecektir. Bu ülkelerin özellikle WB ve EBRD gibi finansman kuruluşları kanalıyla ulaştırma altyapı yatırımlarını üstlenmeleri Türkiye’nin kaynak sıkıntısı nedeniyle askıya almak zorunda olduğu, özellikle demiryolları ve limanların iyileştirilmesine yönelik yatırımların gerçekleşmesini sağlayacaktır.

            Ülkelerin önemli bir turizm potansiyeline sahip olmasına rağmen mevcut yolların yetersizliği, kaliteli ve güvenli ulaştırma hizmetlerinin verilememesi ve sınırlardaki olumsuz uygulamalar nedeniyle Türkiye ile bölge ülkeleri arasında turizm pek gelişme gösterememiştir. Ancak bölgedeki ulaşımın altyapı ve kalitesinin arttırılması ve bürokratik engellerin ortadan kaldırılması ile ülkeler arasında yolcu taşımacılığı ve dolayısıyla turizmi de olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir.

            TRACECA dolayısıyla ulaştırma sektöründe de belli bir istihdam artışı sağlanabilecektir. Özellikle eğitilmiş ve nitelikli işgücü bu sektörde daha fazla yer alabilecektir. Böylece istihdam artışı nedeniyle bölgesel gelişme gözlenebilecektir.

            Söz konusu proje içerdiği ulaştırma koridoru ile Avrupa ve Asya pazarlarının uluslar arası pazarlarla bütünleşmelerini sağlayacak önemli bir projedir. Proje; transit geçişlerin güvenli ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi, bölgelerarası iş birliğinin sağlanması, ticaret ve ulaştırma sistemlerindeki sorunların giderilmesi ve kolaylaştırılması, ulaştırma sistemlerinin iyileştirilmesi, yapılan yatırımların arttırılması gibi hususlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin sahip olduğu özellikle karayolu ve demiryolu ulaştırma koridoruyla lojistik üs olma yolundadır. Türkiye; karayolu, demiryolu, deniz ve hava ulaşımını geliştirip daha verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayarak taşımacılıkta merkez üs rolünü üstlenebilir. Bu da bölgelerarasında iş birliğinin ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Bu ulaştırma koridorunda, Türkiye’nin stratejik konumu ve önemi nedeniyle projenin dışında kalması düşünülemez.

            1980’li yıllarda Türkiye’nin ihracatı arttırmaya yönelik politikalar izlemesi nedeniyle dış ticaret hacmi artış göstermiştir. Bu artış, daha fazla deniz ticaret filosu ihtiyacını doğurmuştur. Türkiye’de ulaşımın büyük bir kısmının karayoluyla yapılması sebebiyle mevcut olan karayolları büyük bir gelişme göstermiştir. Karayollarında görülen gelişmeyi demiryolları gösterememiştir. Bunun nedeni, demiryolu altyapı yatırımlarının maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Hava yolu taşımacılığında maliyetlerin yüksek olması sektörün gelişimini engellemektedir. Maliyetleri düşürmek için ilerleyen yıllarda gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla bu sektör üzerinde durulacaktır.
        
            TRACECA projesi Türkiye’nin bazı sektörlerini etkileyecektir. Bu olası etkiler; ulaştırma sektörü, yabancı yatırımlar, turizm sektörü ve dolayısıyla bölgesel kalkınma açısından olacaktır.