lojistik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lojistik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2012 Cuma

RFID (RADİO FREQUENCY IDENTIFICATION) RADYO FREKANSI İLE TANIMLAMA TEKNOLOJİSİ

RFID (RADİO FREQUENCY IDENTIFICATION) RADYO FREKANSI İLE TANIMLAMA TEKNOLOJİSİ


             Radyo Frekansı ile Tanımlama (RFID) teknolojisi, radyo frekansı kullanarak nesneleri tekil ve otomatik olarak tanımlama yöntemidir.vRFID (Radio Frequency Identification)etiketler(tag) yapıştırılmış objeleri tanımlamada radyo dalgalarını kullanan tüm otomatik tanımlama teknolojilerine
verilen genel addır.

             RFID teknolojisi, okuyucunun (reader) radyo frekanslı dalgalar göndererek, etiket (Tag) üzerindeki chip’i aktive edip, içindeki daha evvel yazıcı (writer) tarafından kaydedilmişveriyi okuma
teknolojisidir.


              RFID Sistemi Nasıl Çalışmaktadır ?

              RFID sistemi antenli bir mikroyonga etiket ve antenli bir okuyucudan oluşmaktadır. Antenli okuyucu, etiketler (tag) üzerinde bulunan çipin dış dünya ile iletişimini sağlar. Okuyucunun gönderdiği elektromagnetik dalgalar, etiket anteninin algılayacağı şekilde ayarlanır.RFID etiketi bu dalgalardan aldığı güçle yongayı devreye sokar gelen dalgalar yonga tarafından module edilerek geri okuyucuya gönderilir, okuyucu bu dalgaları digital veriye dönüştürerek kaydeder.

             FREKANS OKUMA MESAFESİ

             RFID Teknolojisinde kullanım alanlarına göre değişik frekanslar kullanılmakta olup frekanslar sayesinde 1cm.’den 100 metreye kadar (aynı zamanda etiket boyutuna da bağlı olarak) okuma ve yazma yapılabilmektedir.

• 125 kHz. LF (Low radio frequency) 0.10
• 13.56 MHz. HF (High radio frequency) 1.2
• 868 – 928 MHz. UHF (Ultra high
frequency) 2 – 5
• 2.45 – 5.86 GHz. Mikrodalga > 6

-Veri okuma hızı ve etiket maliyetleri, artan frekans ile artmaktadır.
- Okuyucu ve etiket arasındaki iletişimi sağlayan radyo dalgalarını algılama, her iki tarafta entegre edilmişbobinler tarafından gerçekleşir.
- Etiketlere bilgi, yazıcı (writer) tarafından yüklenir.
- Okuyucu ve yazıcılar, bilgisayara kablolu (örneğin RS232) veya kablosuz (wireless) bağlanarak bir yazılım aracılığı ile çalışırlar.
- Okuyucudan gelen etiket bilgileri yazılım tarafından işlenir.
-RFID etiketleri (mikrochipleri) kullandıkları enerji açısından aktif yarı aktif ve pasifolmak üzere üçe ayrılır. Pasif etiketlerinkendi sahip oldukları bir enerji kaynağı yoktur.

           Aktif etiketlerdebir pil bulunmaktadır ve okuma mesafeleri 100 metreyi bulmaktadır. Etiketler(tag), aktif yarı aktif ve pasif olarak kullanım alanlarına ve/veya gereksinimlerine göre değişik boyutlarda değişik maddelerden yapılmakta ve 80C’lerden 200 C’lere kadar dayanıklı olabilmektedir.

           RF etiketler, tanıma, güvenlik, orijinalite ve takip amaçlı olarak çok farklı tipte nesnelerin üzerine yerleştirilebilmektedir. Her etiket, güvenlik amacıyla üretici firma tarafından belirlenen ve değiştirilemeyen bir kimlik koduna sahiptir.


            RFID teknolojisinin temel avantajları nelerdir ?
           RFID teknolojisi,birçok alanda avantajlar sağlamaktadır. Bunlar; üretim aşaması takibinden, hızlı stoklamaya kadar olan bütün alanları kapsamaktadır. Teknoloji standartlaştıkça daha birçok uygulama alanları bulacaktır.

• Güvenlidir. Bilgi kaybolmaz, dağılmaz, kasıtlı olarak silinmek istenmediği takdirde silinmez.
• Kullanımı kolaydır.
• İş yerlerinde operasyon maliyetlerinin düşmesini sağlar.
• Zamandan büyük oranda tasarruf kazandırır.
• Uygulanan nesne üzerinde daha fazla kontrol sağlar.
• İşgücünü ölçülebilir hale getirir.
• Suistimalleri azaltır.
• Stok idaresini kolaylaştırır, sevkiyatın güvenilirliğini arttırır.
• İsrafı önler, maliyetleri düşürür, kaliteyi arttırır.
• Verimliliği ve müşteri memnuniyetini arttırır.


           RFID’nin Kullanım Amacı

• İdari hataları minimize etmek
• Barkodlama ile ilgili işçilik maliyetlerinin önüne geçmek
• Yönetim içi suistimalleri engellemek
• Sevkiyat hatalarını önlemek
• Güvenilir stok seviyeleri takip edebilmek

            RFID, Barkod Sistemlerinden Neden Daha Verimli ve Kullanışlıdır ?

            Barkodlu veri toplama uygulamaları ile karşılaştırıldığında RFID teknolojisi, üstün yönleri ile dikkat çekiyor.

Barkodun;

• Okuyucu cihaza, yakından elle okutuluyor olması gerekiyor.
• Yakın mesafeden ve sadece tek bir etiket okunabiliyor, okunabilmesi için de görülebilir olması gerekiyor.
• Taklit edilmesi kolay olduğu gibi dış etmenlerden de etkileniyor.

RFID ise;

• İnsan gücüne ihtiyaç duymadan hem okunabiliyor hem yazılabiliyor.
• Görünür olması gerekmiyor.
• Uzak mesafeden bile aynı anda birçok etiket okunabiliyor. (1 etiket için 0,5 saniye/ort)
• Zor çevre koşullarında da kullanılabilen RFID teknolojisi kar, sis, buz, boya gibi çevresel faktörlerden etkilenmiyor.
• Taklit edilememe özelliğiyle de barkod sisteminden daha güvenli kullanılabiliyor.
• İki teknoloji arasındaki en belirgin fark barkod sistemininmaddeyi fiilen görme zorunluluğudur (Line-of-Sight). Kısaca, barkodun okunabilmesi için, bir tarayıcının, etiketin üzerinden geçerek bilgiyi aktarması gerekmektedir.
• Halbuki radyo frekansı tanımlamasında tam aksine fiilen görme zorunluluğu yoktur. RFID etiketleri, okuyucunun kapsama alanı içersinde olduğu sürece okunabilir.
• Barkod sisteminin diğer bir sakıncası ise etiketlerin silinmişolması, yıpranması veya düşmesi halinde okuma işleminin imkansız hale gelmesidir.
• Barkod sistemi sadece üretici ve mal tanımı yapmakta, yalnızca tek mala özel olmamaktadır.
• RFID sistemleri dahilinde etiket ve okuyucu arasındaki veri değişimi hatasız olarak gerçekleşmektedir. Barkod sistemlerinde ilk okuma sırasında hata olasılığı her zaman vardır.
• RFID etiketleri içinde tutulan bilgi, barkodlara göre oldukça fazladır ve istendiğinde değiştirilebilmektedir. Örneğin istenirse değişen ortam sıcaklık bilgileri RFID etiketleri üzerine kaydedilebilir. Barkod sistemlerinde ise bilgiyi değiştirmek için etiketi değiştirmek gerekmektedir.

           RFID Kullanım Alanları

• Lojistik, üretim, sağlık, otomotiv, perakende gibi birçok sektörde kullanım alanı bulunan RFID teknolojisi, bakıldığında hayatımızın içerisinde fazlasıyla yer alıyor.
• Kağıt ve kalem kullanımına son veren RFID, otomatik işleyen, hatasız veri toplama, gerçek zamanlı ve doğru stok takibi, operasyon verimliliği ve maliyetlerde iyileşme, hırsızlık, kaçak ve kayıpların önlenmesi, gelişmişsipariş ve stok planlaması, bitmiş ürün ve WIP stoğu takibi konularında etkilidir..
• RFID teknolojileri, yatırımın geri dönüşünü hızlandırmak, müşteri memnuniyetini artırmak, marka bütünlüğünü güçlendirmek, iş ortaklarıyla yakın ve hızlı ilişkiler oluşturmak gibi konularda şirketlere avantajlar sağlıyor.
• Önümüzdeki birkaç yıl içinde RFID kullanımı, giderek düşen etiket maliyetleri ile orantılı olarak çok artacaktır.
• Kamu’da RFID kullanımı her geçen gün artmaktadır. Kamu binalarına giriş/çıkış, araç takibi, para ve pasaport içine yerleştirilen etiketler bu uygulamaların bazılarıdır.
• Park yerlerinin yönetimi, otellerde parasız ödeme sistemi, otel oda kapılarının yetki verilmiş kartlar tarafından açılması RFID kullanımının diğer birkaç örneğini oluşturmaktadır.
• RFID kullanım alanları insanların hayal gücü ile sınırlıdır.
• En yaygın uygulamalar; tahsilat sistemleri (fatura gibi), geçiş kontrol ve varlık takibidir.
• Son zamanlarda şirketler RFID teknolojisini, daha çok tedarik zincirlerini takip etmek gibi süreçlerde kullanmaktadır.

Birkaç örnek…
• Bir kaza durumunda hastanın tüm tıbbi geçmişi doktor tarafından kolayca öğrenilebilir
• Alışveriş merkezlerinde aldığınız ürünleri alışveriş arabasından indirip, kasada tek tek barkodunu okutma sorunu olmayacak. Alışveriş arabasını ve aldıklarınızı topluca iki tarafı RFID okuyucuları ile donatılmış, şu anki güvenlik kapılarına benzer bir aralıktan geçirmeniz yeterli olacak.
• Amal Graafstra'nın ev anahtarıkonusunda mücadele vermesine gerek yok  çünkü kapısını açan anahtar tam anlamıyla onun parmak uçlarında. Graafstra, ellerine yerleştirilmiş radyo frekanslı tanımlama çiplerine sahip.

           RFID’NİN GETİRDİĞİ SEKTÖREL ÇÖZÜMLER

           Otomotiv: Tam zamanlı üretimin yapıldığı üretim hattındaki malzeme akışı süreçlerinin takibinden, üretimi tamamlanmışaracın dağıtımı ve satışı süreçlerine kadar yoğun şekilde RFID teknolojisi kullanımı sektörel verimliliği arttıracağı gibi araç dağıtımındaki gecikme ve hatalarından kaynaklı müşteri memnuniyetsizlik oranını ciddi seviyelerde düşecektir.

           Perakende: RFID sistemi sayesinde depo yönetiminde büyük ilerleme kaydedileceği gibi mağazalarda raf yönetimi de daha etkin boyutlara erişecek, rafta bulunmama maliyetleri azalacaktır. En son aşamada müşteri mağaza içi hareket modellemelerinin gerçekleştirilmesi, buna bağlı olarak çevrimiçi promosyon faaliyetlerinin yürütülmesi ve kasa çıkışında kasiyersiz sistemlerin devreye girmesi hedeflenmektedir.

            Lojistik: RFID teknolojisi sayesinde depo ve raflardaki ürünlerin gerçek zamanlı olarak takibi yapılabilmektedir. Depo yöneticileri sürekli mal çıkışı ve girişi olan depolarında her an doğru ürün bilgisi ve adedine ulaşabilmektedirler. Aynı zamanda çalıntı vakalar engellenebilir. Tüm bu özellikler deponun maliyet unsurlarını ortadan kaldırabilir niteliktedir.

            İlaç Sektörü: Hastane Tedarik Otomasyon sistemleri ve Eczane depolarında mal takibi yapmak açısından son derece güvenilir bir sistemdir. RFID teknolojisinin ilaç sektöründe kullanılması aynı zamanda uluslar arası ilaç ticaretine, maliyetler açısından iyileşme getirecektir. 


              TEDARİK ZİNCİRİVE RFID

             RFID ile desteklenen tedarik zinciri uygulamalarında, zincirde verimlilik, doğruluk, görünürlük ve güvenlik sağlanabilmektedir. Gerçek zamanlı stok ve lojistik bilgisi üretici, tedarikçi, dağıtıcı ve perakendeciler tarafından zincirin her aşamasında paylaşılmaktadır. Tedarik zincirinde üretici, perakendeci ve lojistik servis sağlayıcılar farklı kazanımlar elde etmektedir.

              RFID’NİN İYİLEŞTİRDİĞİ SÜREÇLER

Üretim
• Tedarikçi Yönetimi
• Verimlilik ve Doğruluk
• Kalite Kontrol
• Hesaplama
• Geri dönüşüm
• Arızalı veya Kusurlu ürün

Depo
• Okuma Hızı
• İrsaliye İşlemleri
• SiparişYönetimi
• Geri dönüşler
• Güvenli stok/ Doğru Tahmin
• Stok Devir Hızı
• Fire önleme
•İşgücü Maliyeti

Lojistik
• Varlık Yönetimi
• Verimlilik
• Hata oranı
• Hız
• Tüm sürecin takibi

Müşteri Hizmetleri
• Müşteri Memnuniyeti
• Geçmişini Belirleme
• Ürün hakkında anında bilgi
• Servis Hızı


        DÜNYADAKİ RFID YÖNELİMLERİ
  • Akıllı Paket (Smart Package) teknolojisi sayesinde gelecek 5 yılda Lojistik sektöründe 100M-500M $ civarında bir tasarruf sağlanacaktır.
  • Amerikan Savunma Bakanlığı RFID Teknolojileri kullanarak askeri kargo takibine başlamış ve kendisine gönderilecek tüm kargolarda güvenlik için RFID etiketlemeyi şart koşmuştur.
  • GM, Ford, Honda, Pirelli, Daimler Chrysler, Goodwin Sportsyear, Toyota; hammadde ve envanter yönetimi vefabrika içinde kullanılan ara birimlerin izlenmesigibi alanlarda RFID yi kullanmaktadır.
  • Marks&Spencer 6 deposunda, 3.5 milyon etiket kullanmıştır. Sonrasında ticaret bakanlığı desteğiyle, RFID den faydalanmaya başlamıştır.
  • RollsRoyce askeri uçak üretmek için radyo frekanslı tanımlama (RFID) teknolojisini kullanılmaktadır. Şirket bu teknolojiyi, İngiltere'deki arz zincirinde askeri ulaşım ve savaş uçakları ile helikopterlerinde kullanılan parçaların takibi ve görüntülenmesinde kullanıyor.
  • P&G İspanyada’ki bir deposunda forkliftlerin üzerine yerleştirdiği etiket ve okuyucularla doğru paletin doğru forklifte ve dolayısıyla da doğru kamyona gitmesini sağlamıştır.
  • IDTechEx (Cambridge, İngiltere), 2006'da çoğunun bagaj ve pasaporttan temassız ödeme kartlarına ve ilaçlara kadar çok çeşitli pazarlara gidecek olan 1,3 milyar RFID etiketinin satılacağını söylemiştir. Firma, 2006'da palet ve kutu seviyesi etiketlemelerinde yaklaşık 500 milyon RFID etiketinin kullanılacağını tahmin etmiştir.

22 Mart 2012 Perşembe

İTHALAT NEDİR?

İTHALAT

En kısa tanımı dış devletlerden mal getirme ya da satın alma olan ithalatı, bir ülkenin başka ülkelerde üretilmiş malları yürürlükteki mevzuat çerçevesinde satın alma işlemi olarak da tanımlayabiliriz.

Döviz transferi yapılıp yapılmamasına göre ithalat bedelli ve bedelsiz olmak üzere iki türlüdür. Bedelli ithalat (İthalat Rejimi kapsamında olup); ithal edilen malların bedellerinin ithalattaki ödeme şekillerinden biriyle yurt dışına döviz transferi yapılarak gerçekleştirilen ithalatı,  bedelsiz ithalat  (Gümrük Mevzuatı kapsamında olup)  ise;  ithal edilen malların bedellerinin yurt dışında kazanılan dövizlerle karşılanarak yurt dışına herhangi bir döviz transferi yapılmadan gerçekleştirilen ithalatı ifade etmektedir.

Genellikle,  bedelsiz ithalatın herhangi  bir  gümrük  vergisi  veya  fon  ödenmeksizin yapılan  ithalat  olduğu  yanılgısına  düşülmektedir.  Hâlbuki  böyle  bir  durum  söz  konusu değildir. Nitekim  bedelsiz  ithalat,  gümrük  vergisine  tabi  olabileceği  gibi  olmayabilir  de. Burada dikkat edilmesi gereken husus, ithalatın gümrük vergisine tabi olup olmadığı değil, sadece mal bedelinin  yurt dışında kazanılan  dövizlerden  karşılanarak mı  veya  yurt dışına herhangi bir transferin yapılarak mı gerçekleştiğidir. Mala karşı mal ile ödeme yapılan ticaret işlemleri ise İhracat Mevzuatı çerçevesinde düzenlenmektedir.

Düşünüldüğünde,  bir  malın  ithal  edilmek  yerine  ülke içerisinden  tedarik  edilmesi;  taleplerin  karşılanması  için  üretimin artmasına,  malı  talep  edilen  firmaların  büyümesine,  büyüyen firmaların  daha  fazla işçi  çalıştırmasına,  dolayısıyla işsizliğin azalmasına,  firmaların  büyümesinin  sonucu  olarak  ülke ekonomisinin  büyümesine,  ülke  ekonomisinin  büyümesi  ise  kişi başına  düşen  milli  gelirin  artmasına  ve  nihayetinde  ülke  insanının  refah  düzeyinin yükselmesine olanak sağlayacaktır.

Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı ülkeler,  yabancı  ülkelerden  mal  girişini (ithalat)  zorlaştırmak,  ülke  malının  yabancı  ülkelere  pazarlamasını  (ihracat)  teşvik  etmek amacıyla tedbirler alırlar. İthalata kota konması, ithalat vergilerinin artırılması, ihracat yapan firmaların devlet yardımlarıyla teşvik edilmesi bu düşüncenin bir sonucudur. 

Bazı  durumlarda  ithalattan  başka çıkış  yolu bulamazsınız. Örneğin,  yaşadığınız  ülkenin  coğrafi koşulları ve gelişmişlik düzeyinden kaynaklanan nedenler ile ülke içerisinde üretimi mümkün olmayan meyve, sebze, gıda maddeleri, teknoloji vs. ürünleri ithal etmekten başka bir  yol  yoktur.  Zaten  düşünüldüğünde  insanlar  iki  temel nedenden  dolayı  ithalata  yönelir;  bunlardan  birincisi  o malın ülkede üretilmiyor veya üretilemiyor olması, ikincisi ise  ülke  içerisindeki  malların  fiyatlarının dış  ülkelerdeki fiyatlara  göre  yüksek  olmasıdır.  Ülkede  ihtiyaç  duyulan ürünlerin ülke içerisinde, yabancı ülkede üretilenlerle aynı maliyette üretilmesi ithalatı bir hayli azaltacaktır.  

Sonuç olarak, ihracat ve ithalat bir ülke ticaretinde kaçınılmaz ticaret türleridir. Bir ülkede ihracat da, ithalat da olacaktır. Arzu edilen durum, ihracatın, ithalattan fazla olması yani dış ticaret fazlasının  ortaya çıkmasıdır. Aksi durumda, yani  ithalatın  ihracattan fazla olması durumunda dış ticaret açığı ortaya çıkar. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ithalat, ihracata göre fazla olup bu ülkelerde dış ticaret açığı ortaya çıkmaktadır.        

Ülke  içinde  üretilmeyen  veya  nispi  olarak  daha  yüksek  maliyle  üretilen mallar,  ithalat  yoluyla  daha  düşük  maliyetle  elde  edilebilir.  Çünkü  ithalat,  ölçek ekonomilerinden  daha  fazla  faydalanan  ya  da  düşük  karla  çalışan,  düşük  maliyetle üretim yapan ve bu nedenle de daha etkin olan üreticilere ulaşmayı mümkün kılar.                      

Özellikle  gelişmekte  olan  ülkeler,  sanayileşmelerini  gerçekleştirmek  için gerekli  olan  makine,  teçhizat  gibi  yatırım  mallarını  ve  hammaddeleri  yapacakları ithalatla,  karşılamak  durumundadırlar. Çünkü  bu  ülkelerde,  ekonomik  kalkınma hızının  yükseltilmesi  için  gerekli  olan  yatırımların  gerçekleştirilmesinde  ihtiyaç duyulan  sermaye  malları,  başta  sermaye  birikiminin  yetersizliği  ve  teknolojinin geriliği olmak üzere birçok nedenden dolayı üretilememektedir. 

Bir  anlamda kalkınma,  sermaye  teçhizatında  devamlı ve hızlı  bir şekilde net artışlar sağlanması demektir. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler açısından ithalat ile iktisadi kalkınma arasındaki ilişki çok önemlidir. Çünkü kalkınma amacıyla yapılan sermaye malları harcamaları, büyük ölçüde ithalatı gerektirir. İthalat yoluyla gereken miktarda  sermaye  malının  hiçbir  tıkanıklığa  uğramadan  düzenli  bir şekilde  temin edilmesi de,  büyüme hızını olumlu yönde etkileyecektir.

İthalat,  tüm  dünyada  dış  ticaret  üzerindeki  kısıtlamaların  kaldırılarak  ülke ekonomilerinin  hızla  dış  rekabete  açıldığı  bir  ortamda,  gelişmekte  olan  ülkelerin kalkınma  hızlarını  artırmak,  gelişmiş  ülkelerin  de  yakalamış  oldukları  kalkınma hızını  devam  ettirmek  için  başvurdukları  önemli  bir  araç  olarak  düşünülmelidir. 

AVRUPA BİRLİĞİ TAŞIMACILIK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE


AVRUPA BİRLİĞİ TAŞIMACILIK POLİTİKALARI VE TÜRKİYE


Taşımacılık endüstrisi, AB GSYİH'sinin % 7'sini, istihdamının % 7'sini ve Topluluk enerji tüketiminin % 30'unu oluşturmaktadır. Karayolu taşımacılığı, demiryolları, hava taşımacılığı, denizyolu taşımacılığı, çoklu taşımacılık, iç su yolları, lojistik, temiz şehir taşımacılığı gibi alt sektörler, taşımacılık sanayi kapsamında yer almaktadır.



AB'de sosyal uyumun sağlanması ve ekonomik açıdan kalkınma için büyük önem taşıyan ortak bir taşımacılık politikasına dair genel esaslar, Roma Antlaşması'nın 74 ve 84. maddeleri arasında yer almaktadır.



Avrupa Komisyonu'nun 1985 yılında yayınladığı Beyaz Kitap çerçevesinde, taşımacılık alanında uyumlaştırma ve serbestleştirme çabalarına hız verilmiştir. 1992 tarihli Maastricht Antlaşması ile, taşımacılık politikasının siyasi, kurumsal ve mali esasları geliştirilmiştir. Ayrıca, Trans-Avrupa Taşımacılık Ağı oluşturulmuştur.



Avrupa Komisyonu'nun 1992 yılında yayınladığı diğer Beyaz Kitap ile, AB'nin ortak taşımacılık politikası, sürdürülebilir hareketliliğe dayalı, bütünleştirilmiş bir politika olarak ele alınmaya başlanmıştır. Haziran 1995'te yine Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan "Ortak Taşımacılık Politikası: 1995-2000 dönemi için Eylem Planı" kabul edilmiştir.



Bunu, Aralık 1995 tarihinde yayınlanan "Taşımacılıkta adil ve etkin fiyatlandırma" adlı Yeşil Kitap ve Aralık 1998'de yayınlanan ve 2000-2004 dönemini kapsayan başka bir bildiri takip etmiştir. Yine Komisyon tarafından Eylül 2001'de hazırlanan "2010 yılı için Ortak Taşımacılık Politikası; Karar verme zamanı" başlıklı Beyaz Kitap, bu alanda yapılan bir başka önemli çalışma olmuştur.
Burada, 2010 yılına kadar modern, sürdürülebilir bir ulaştırma sisteminin oluşturulması için ekonomik kalkınma ile toplumun kalite ve güvenlik talepleri arasında bir denge kurulması amaçlanmıştır.



Kişilerin ve malların serbest dolaşımının sağlanabilmesi açısından son derece önemli bir yere sahip olan karayolu taşımacılığında en önemli sorun trafik kazalarıdır. Buna istinaden Avrupa Komisyonu, 2010'a kadar kaza ölümlerini % 50 oranında azaltmak için bir Avrupa karayolu güvenliği eylem programı yayınlamıştır.



Demiryolları ile taşımacılık ise, kara yolları taşımacılığına göre son yıllarda düşüş göstererek 2000 yılında % 8,1'i bulmuştur.. Buna rağmen, demiryolları geniş bir alana yayılması ve genel itibariyle iyi durumda olması nedeniyle avantajlıdır.



Hava taşımacılığı, son 20 yılda AB içinde önemli oranda büyüme kaydetmiştir. 15 üye ülkenin havaalanlarındaki trafik, 1970'e oranla beş katına çıkmıştır.



Deniz taşımacılığına bağımlı olan AB'nin dış ticaretinin % 90'ından fazlası ve iç ticaretinin % 43'ü deniz yoluyla gerçekleşmektedir. Bu anlamda, deniz taşımacılığının güvenliği ayrı bir önem taşımaktadır.. AB, iç sularında dolaşan bütün gemilerin uygulaması ve Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün (IMO) kurallarının pratik olarak gerçekleştirilmesi için ortak yaklaşımlar gerçekleştirmektedir.. Komisyon'un 2000 yılında hazırladığı Erika I ve Erika II isimli yönergeler deniz taşımacılığı güvenliği ile ilgili aldığı önlemlerden birkaçını oluşturmaktadır.



Bilindiği üzere, taşımacılık alanında Türkiye'nin yüksek düzeyde altyapı yatırımına ihtiyacı bulunmaktadır. Ancak, kaynak yetersizliği söz konusu yatırımlara başlanmasını ve dolayısıyla tamamlanmasını engellemektedir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin ulaştırma altyapısında, gelişmiş bir karayolu ağı bulunmasına rağmen, otoyol ağının yeterli yaygınlığa sahip olmadığı görülmektedir. Demiryolları da gerek hat uzunluğu gerek teknoloji olarak yetersizdir. Denizyolları ve havayolları alanlarında da Türkiye'nin pek çok eksiği bulunmaktadır.



Avrupa Birliği, gelişmişlik düzeyi daha düşük olan üye ülkelerinin altyapılarının yapımına hibeler ve krediler yoluyla destek sağlamaktadır. AB yıllık bütçesinin yaklaşık beşte ikisi yapısal fonlara ayrılmakta, hibe nitelikli bu yardımlar ile AB'nin az gelişmiş bölgelerinin kalkınmasına yönelik projelere destek verilmektedir. Ayrıca AB, üye ülkeler arasında taşımacılık ağlarını birleştirmeye yönelik Trans Avrupa Ağları projelerini desteklemektedir. Birlik bütçesine dayanan bu fonlar projelere yönelik olup üye ülke bütçelerine yapılmış doğrudan katkı değildir.


            Türkiye'nin AB'ye tam üye olması durumunda söz konusu kaynaklar, Türkiye'nin karayolu ve otoyolu yatırımlarını tamamlaması, demiryollarını modernize etmesi, denizyolları ve havayolları alanında varolan sorunlarının giderilmesinde de kullanılacaktır.

21 Mart 2012 Çarşamba

TÜRKİYE’DE LOJİSTİK EĞİTİMİ


TÜRKİYE’DE LOJİSTİK EĞİTİMİ

            Türkiye’de lojistik sektörü, diğer gelişmiş ülkelerden gecikmiş bir şekilde, son 10-12 yıllık süreç içerisinde hızla büyüme göstermiştir. Bu gecikmenin nedenlerinin en başında sektörün değerinin ülkemizde geç kavranmış olması gelmektedir. ABD ve Avrupa ülkelerinde lojistik sektörü 1960-1990’lı yıllarda gelişim evresini tamamlamış, küreselleşmenin etkisiyle, özellikle yabancı sermayenin ve çok uluslu şirketlerin ülkemize doğru yönelmesi, firmalar ve şirketler bünyesinde oluşan stratejik ortaklıklar ve partnerliklerle sonuçlanmıştır. Bu sonuçların lojistik sektördeki iz düşümü ise, sektörün gelişimi olarak karşımıza çıkmıştır. Diğer bir ifade ile yapancı lojistik şirketler ve firmalar ülkemizdeki lojistik sektörün ve lojistik firmalarının gelişiminde lokomotif görevi görmüştür. Bu gelişim süreci 2000’li yıllarda hızlanmış ve günümüze kadar artarak gelmiştir. 

      Bugün 7 milyar insanın yaşadığı ve 16 trilyon dolarlık ticaret hacmine sahip dünya ekonomik pazarında, lojistik hacim ortalama 6.4 trilyon dolar (%40) civarında bulunmaktadır. Ancak bu gün itibarıyla Türkiye gerek dünya ticaret hacminin, gerekse lojistik hacmin oluşturduğu pastadan yeteri kadar faydalanamamaktadır. Kıtalar arası lojistik bir köprü ve kanal görevi gören ülkemiz, bugün itibarı ile 50-60 milyar dolarlık (dünya lojistik hacminin yaklaşık yüzde biri) bir lojistik kapasiteye sahip bulunmaktadır. Bu kapasite içerisinde çeşitli ölçeklerde birçok Lojistik Hizmet Üreten Firma (LHÜF) hizmet vermektedir. Ancak söz konusu bu firmaların Türk ekonomisine sağladığı lojistik değer yıllık ortalama 6-8 milyar dolar (dünya lojistik hacminin yaklaşık binde biri) civarında bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile kapasitenin yalnızca % 13’nün kullanılması, lojistik potansiyel gücün, kapasitenin, kaynakların ve enerjinin atıl kalmasına neden olmaktadır.

Bugün dünya ekonomisinde gelişmiş ülkelerin lojistik faaliyetler için yapmış oldukları harcamaların GSMH’nın içindeki payı ortalama %1,5 - %2 arasında yer almaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %0.2 ile %0.5 arasındadır. Bu oran Türkiye’de %0,3 civarındadır. Ülkelerin toplam yıllık yatırımları içerisindeki lojistik yatırım payları ise, gelişmiş ülkelerde %15 - %40 arasında seyrederken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran %2 - %5 arasında kalmaktadır. Türkiye de bu oran yıllık %3’tür. Lojistik sektördeki yıllık büyüme oranları ise, gelişmiş ülkelerde %5 - %12 arasında seyrederken, gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %15 - %25’e çıkmaktadır. (Kriz yılları hariç Avrupa’da yıllık % 7-10, Kuzey Amerika da yıllık %15, Asya da % 20 ve Türkiye deki yıllık büyüme oranı ortalama %15-20’dir.).
Lojistik sektöründeki büyüme, birçok işletmenin kendi bünyesinde lojistik departmanlarını açması ve lojistik hizmetlerini dış kaynak kullanımı ile karşılanması sonucu 3PL. ve 4PL. Lojistik Hizmet Üreten Firmaların (LHÜF) sektörde yer alması ile artmış ve bununla doğru orantılı olarak sektörde uzmanlaşma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki uzmanlaşmış, profesyonel, kalifiye, eğitimli personel sayısı sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde değildir. Sektördeki gelişime bağlı olarak ülkemizde devlet, vakıf veya özel üniversitelerde lojistik dallarında eğitim veren çeşitli ön lisans, lisans ve lisansüstü (yüksek lisans-doktora) eğitim programları açılmaya başlanmış ve günümüzde sayıları giderek artmaktadır. Eğitimin bu örgün yapılanmasının yanı sıra, yaygın eğitim yapılanması ile de lojistik sektörün hizmet içi eğitim ihtiyaçları özel danışmanlık ve eğitim firmaları tarafından karşılanmaya başlanmıştır.

            Bu gün küresel yapının ihtiyaçlarını karşılayacak lojistik eğitimler çok boyutlu çok yönlü ve süreç bazlı olma özelliği taşımaktadır. Bu durumu gerekli kılan etmenlerden biri lojistiğin disiplinlerarası (lojistik, ekonomi, işletme, mühendislik vb.) bir olgu olmasıdır. Diğeri etmen ise, lojistik iş süreçlerinde bir çok farklı özellikte iş alanlarının (sigorta, gümrük, nakliye, depo yönetimi, envanter yönetimi, pazarlama, müşteri hizmetleri vb.) birlikte yürütülmesi zorunluluğundan kaynaklanmaktadır

            Türkiye’de lojistik alanında lisans ve lisansüstü eğitim veren belli başlı üniversite ve bölümleri Tablo-1’de gösterilmiştir.

Tablo 1. Türkiye’de lojistik alanında lisans ve lisansüstü eğitim veren belli başlı üniversite ve bölümleri

ÜNİVERSİTE ADI
ENSTİTÜ/FAKÜLTE
PROGRAM ADI
Yaşar Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Uluslararası Lojistik Yönetimi
Atılım Üniversitesi
İşletme Fakültesi
Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık
Beykent Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık
İzmir Ekonomi Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Lojistik Yönetimi
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Lojistik Yönetimi Yüksek Lisans
Okan Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Uluslararası Lojistik
Dokuz Eylül Üniversitesi
Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksek Okulu
Deniz İşletmeleri Yönetimi Lojistik
Dokuz Eylül Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Lojistik Mühendisliği Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans
Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Denizcilik İşletmeleri ve Yönetimi Yüksek Lisans
Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Lojistik ve Deniz Ulaştırması Tezsiz Yüksek Lisans
Kara Harp Okulu
Savunma Bilimleri Enstitüsü
Malzeme Tedarik ve Lojistik Yönetimi Yüksek Lisans
Kara Harp Okulu
Savunma Bilimleri Enstitüsü
Malzeme Tedarik ve Lojistik Yönetimi Doktora
Doğuş Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi Doktora

            Günümüzde şirketler her alanda işletmeye, sektöre, pazara ve müşteriye değer katabilecek niteliklerde, donanımda ve rekabetçi özelliklere sahip profesyonelleri istihdam etmek istemektedirler. Bu durum lojistik ve tedarik zinciri içerisinde yer alan çeşitli görevlerdeki profesyoneller içinde geçerlidir. İşletmeler lojistiğin operasyonel ve ekonomik katkıları yanında giderek artan stratejik katkılarının farkına vardıkça ve lojistiğin, müşteri hizmet düzeyini arttırarak ve müşteri memnuniyeti yaratarak firmalara rekabet avantajı sağlayan bir değer olduğunu anladıkça nitelikli lojistik ve tedarik zinciri yönetimi profesyonellerine olan talep artmaktadır.

            Günümüzün lojistik profesyonelleri büyük resmi görebilecek ve sistem elemanları arasında entegrasyonu sorunsuz şekilde sağlayabilecek bilgi, yeterlilik ve becerilere sahip olması gerekir. Bu da ekonomi, hukuk, işletme, ihracat, ithalat, lojistik, tedarik zinciri yönetimi ve yönetimde insan ilişkileri konularında pek çok bilgi ve beceriye sahip olmalarını gerektirir. Ancak bu bilgi becerilerin ağırlık dereceleri pozisyon özellikleri, işletme özellikleri ve işletmenin bulunduğu bölgeye göre değişebilir.

            Nitelikli lojistik personellerinin; karmaşık yapıya uyum sağlayabilecek, ekiple çalışabilecek, yabancı dil veya dillere sahip, bilgisayar programları kullanabilen, süreç analiz ve yönetimini iyi yapabilecek, birden çok disiplin alanında bilgi sahibi, esnek düşünebilen, eğitime açık ve insan ilişkilerinde başarılı bireyler olmaları şarttır.

            Lojistik eğitiminde, temelde benzer, farklı ders gruplarının dağılımıyla oluşturulmuş iki ekolden söz edebiliriz. Bunlar;

            1.         İşletme Modelli Lojistik Eğitimi,

            2.         Mühendislik Modelli Lojistik Eğitimi.      
 

            Mühendislik modelinde mühendislik ve lojistik ve TZY derslerine ağırlık verilirken bunlar özellikle yönetsel anlamda faydalı olacak işletme dersleri ile desteklenmektedir.

            İşletme modelinde ise işletme bilimi dersleri ve lojistik ve TZY dersleri ağırlıklıdır ve bunlar özellikle sistem yaklaşımı, karar alma ve analiz konularında faydalı olacak mühendislik dersleri ile desteklenmektedir.

            1990 Yılların ikinci yarısından itibaren üniversitelerde açılan eğitim programları “Lojistik Mühendisliği” adı altında tasarlanmış olmasına rağmen, gelişen ve değişen şartlar sonucu 2000’li yıllardan itibaren programlar değişikliğe uğrayarak “Lojistik Yönetimi” adı altında toplanmıştır.

      Bu gün lojistik yönetimi eğitim programlarıyla; çok modlu tanımlanmış ulaştırma ve entegre güvenlik iş çözümleri, sektörel, mühendislik, coğrafi, kavramsal, sosyal, teknik ve teknolojik deneyimler, lojistik ve tedarik zinciri yönetimine yönelik problem çözme, çözüm üretme, tasarım, iş ve iç süreçleri geliştirme, süreç yönetimi, pazar analizi, yeni iş modelleri oluşturma ve geliştirme, yaratıcı yeni nesil akıllı lojistik ve tedarik zinciri sistemleri geliştirme ve analitik düşünme vb. yeteneklerin lojistik insan kaynağına kazandırılması hedeflenmelidir.

Bu kapsamda lojistik eğitim verilecek bireylere kazandırılması gereken becerileri; lojistik kavramsal beceriler, lojistik teknik beceriler, lojistik ilişkisel beceriler ve sosyal beceriler şeklinde sınıflandırmamız mümkündür. Bu becerilere örnek verecek olursak;

            Lojistik kavramsal beceriler olarak; uluslar arası ve küresel lojistik ve tedarik zinciri yönetimi, ulaştırma ve nakliye, envanter, tedarik, satın alma, stok, kalite, hizmet yönetimi, finans yönetimi, lojistik planlama (stratejik, taktik, operatif planlama), lojistik politikalar, dağıtım yönetimi, yeşil ve tersine lojistik, 1PL, 2PL, 3PL, 4PL ve 5PL, depolama ve tedarik zinciri yönetimi vb. becerilerinin,

            Lojistik teknik beceriler olarak; lojistik istatistiği, maliyet, fiyat, paketleme, ambalajlama, bar-kodlama, lojistik mühendisliği, depo tasarımı, genel tasarım, çözüm üretme, problem çözme, lojistik bilgi sistemleri (LBS), tedarik zinciri tasarımı, muhasebe, süreç geliştirme, yeni iş süreçleri oluşturma, karar verme süreçleri, karar destek sistemleri, maliyet analizi, sigortalama, NETWORK oluşturma, iş akış analizi, sipariş süreç yönetimi, performans hedefleri, cross docking, inavasyon, gümrük işlemleri, operasyon yönetimi, nakliye yönetimi, trafik, yükleme, boşaltma, elleçleme ve dokümantasyon vb. becerilerinin,

            Lojistik ilişkisel beceriler konusunda ise; işletme yönetimi, ürün yönetimi ve ürün geliştirme, üretim yönetimi, sektör, piyasa, pazarlama, promosyon, ekonomi, sözleşme yönetimi, perakende yönetimi, stratejik planlama, stratejik kaynak yönetimi, satış yönetim, talep yönetimi ve tahmini, kalite yönetimi, zaman yönetimi, IT yönetimi, hukuk, muhasebe, çevre yönetimi, proje yönetimi, yöneylem (harekat araştırması), endüstri mühendisliği, uluslar arası ilişkiler, matematik, istatistik, organinasyonel yapı kurma, dış kaynak kullanımı, vb. becerilerinin,

            Sosyal beceriler olarak da; müşteri hizmetleri, çevre yönetimi, yönetimde insan ilişkileri, motivasyon, iletişim, görüşme becerisi, liderlik, işbirliği, pozitif tutum, medya, basın yayın, psikoloji ve örgüt psikolojisi vb. becerilerinin kazandırılmasını sayabiliriz.

            Sonuç olarak çağımızın parlayan yıldızı konumundaki lojistik sektörünü gelecekte taşıyacak ve geliştirecek olanlar nitelikli lojistik profesyonelleridir. Bu bireyler arasından büyük resmi en iyi görme kabiliyetine sahip olan, iyi ve kaliteli eğitim almış, nitelikli lojistikçiler sıyrılacak ve hem çalıştıkları işletmeler, hem de kendileri için büyük bir değer konumuna geleceklerdir.